DİĞER
“Bu bir sinema kitabı ve yazarları oluştururken bir cast yönetmeni gibi düşündüm kendimi. Amacım bütün filmin etrafını sarmaktı. Anlatılmayan, atlanan şey kalmasın istedim. Bir boşluğa tahammülü yok bu filmin. Bence şahane bir kadro çıktı ortaya.”
K24'te Kasım ayının son vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Bana kalırsa, bir kişinin tek başına, bir cep telefonunun ekranından izlediği Charlie Chaplin, Charlie Chaplin değildir – dahası, münferit izleyiciler ve cep telefonu ekranları o devirde mevcut olsaydı, Charlie Chaplin gibi bir figür var olamazdı, diye düşünüyorum. Sinema öldü; bunun geri dönüşü yok."
“Kuyudaki Taş, asıl niyetini belli etmeden izleyenleri deliliğin içine bırakıveriyor. Sinema ve kültür tarihine, deliliğin/akıllılığın sınırlarına, bunları ayrıştırma çabasına bıyık altından gülen bir belgesel katılmış oldu böylece.”
"Üç farklı kentte (Stockholm, Berlin ve İstanbul) geçen bu hikâyenin ana kahramanlarını şöylece sıralamak mümkün: Filmin yapımcısı David Schratter, yönetmen Maurice Stiller, senaryo yazarı Ragnar Hyltén-Cavallius, oyuncular Greta Garbo ve Einar Hanson, görüntü yönetmeni Julius Jaenzon ile ekibe İstanbul’daki süreçte yardımcı olan Muhsin Ertuğrul."
"Ama çizgi film cinlerinin dudakları bildiğiniz insan dudağı. Bir dudağı yerde, bir dudağı gökte bir cin çizemezsiniz, soyut resim yapmıyorsanız. Bu mümkün değil. Ama küçücük bir kızken bu benim dimağımda mümkündü. Gelin görün ki torunlarımın hayallerine sınır getirdiler, şimdi onlara Alaaddin’in cininin bir dudağının yerde, bir dudağının gökte olduğunu nasıl anlatacağım?"
"Kendi içlerine doğru yol kat etmeye çabalayan saat ustaları, şoförler, otelciler... Ömer Kavur filmlerinin karakterleri mekânlara veya zamana asılı kalmış gibidir, söz konusu mekân ve zamanlara eğreti dururlar, yabancılaşmaları ve bu eğretilik karşılıklı çalışır. İçsel arayışları, mutsuzlukları, başka bir hayatın peşinde oluşları bitmez."
“20. yüzyılın başlarında sinemayı da fetheden Frankenstein’in canavarıyla Kont Drakula, birbirini tamamlayan bu iki figür (işçi ve sermaye), cazibesini yitireli epey oluyor. Tüketim toplumunun yükselişiyle birlikte yıldızı parlayan zombiler, neoliberal çağımızın korkularını daha iyi özetleyen canavarlar artık.”
"Bandersnatch bölümü özelinde ve Black Mirror dizisi genelinde ele alınan tüm buna benzer konular bizi aydınlatmaya, düşündürüp, sorgulatmaya yönelik bir çaba mı, yoksa bize sunulan ya da dayatılan bu hayatı normalleştirmeye, kabullenmeye ve alıştırmaya yönelik bir girişim mi?"
Hiçbirimiz zorba erkekliği başka bir yıkıcı erkeklik versiyonuna ikame eden bir “şaka” istemiyoruz, değil mi?
Ve Sonra Dans Ettik, yer yer bu hikâyeyi daha önce de görmüştük hissi yaratsa da, işaret ettiği konuya dikkat kesilmemizi sonuna kadar başarıyor...
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.